24 Mart 2015 Salı

Müsvette

Unutacaklarından öte daktilo tıkırtıları vardı hayatında..

Ellerini havada birleştirerek gerilmeye başladı masa başındaki adam. Saatlerce çalışmış, gözleri kan çanağına dönüşmüştü. Elini hemen sağında bulunan tütün tabakasına attı. Uzun zamandır içmiyordu sigara. Zaten bir yazmaya koyuldumu, herşeyi unuturdu. Daktilo tıkırtıları susmayıversin hemen aklı birşeylerle müşgül oluyordu..

Daktilosunu mu yoksa düşüncelerini mi bırakmalıydı bilmiyordu. Bunu düşünmemek için bile yazmaya koyuldu.  Yazılarına başlık koymayı beceremez, başlık koysa yazıya ihanet edeceğini düşünürdü. Sadece yazıları için değildi bu. Sevdiği kadına, sevdiğim demez, onu doğuran kadına anne demezdi. Bu onlara bir bağ olamaz diye düşünüyordu. Çoğu yazısında imla yanlışları, karakter hataları bulunurdu. Asla silemez, düzeltemez ve yenisini yazamazdı. Çünkü o an ne hissediyorsa onu yazmalı onu yaşamalıydı. Daktilosundan dökülen kağıt bomboş çıkardı. Fakat mutluydu. Neye mutlu olduğu bilinmez, kimseye de okutamaz bunları...
Daktilonun mürekkebi hiç beyaz olur muydu?

Kenara bırak onları müsvette değil ki..