16 Ekim 2015 Cuma

Başa Dönüş

Paslı kelimeleri gün yüzüne çıkarıp 
         dünyayı değiştirmek isteyeceksin..
bir kelime ki; yangın yeri, mor şarap rengi, dolandırılmış bir ezgi..
Yangın yerinden dumanlar,
         şarap renginden silüet,
                   dolandırılmış ezgiden 
                              muzdarip olacaksın..

Kabul edemeyişlerini içerecek bir mısra
ve binlerce kez çoğalacak
Yüzüne çarpacak  ve göğe yükselecek..
Karşı gelişin Ey Tanrı’ya
yine başa dönüş olacak..


5 Eylül 2015 Cumartesi

Devinim Ustası


Merdivenin üzerinden yuvarlandı bir süre..
Yere kapaklanıncaya kadar,
           ne olacağı konusunda düşündü durdu.
Ne olacaktı sahiden?
Birazdan yerle bir olup, bedenini kaldıramayacaktı.
Canı acıyacak, biryeri moraracak ve biraz sızlanacaktı..
Ama herşey..
           Herşey öyle olmadı.
Merdivenin her basamağında bir yerleri yandı,
Sektiği yerlerinde boşluklar oluştu,
Yer ile teması her kesildiğinde kendisini kaybetti
Boşlukta kaybetti
Kaybetti kendini,
Yerçekimine  lanet ederken,
           Kendisini yanar halde buldu.
Her basamak her hatasını, 
           her boşluk her gidişini hatırlatıyordu.
Merdiven tersinden sayılmıştı.
Düştüğü yer varolmasıydı..
Hayatı; yukarı çıkmakta olan değil!
           inmekte olan bir çizgi olarak görüyordu. 
Bir süre böyle gidildi, 
Çocukluktan çıkıldı,
Gençlikten geçildi,
Bazı yanıklar es geçildi, 
Merdiven biteceğine gün bitmeliydi, 
bunu geçirdi içinden..
Yere kapaklanacağını düşünmeyi bırakmış,
Acılarını, boşluklarını..
           Sesinin bile merdivene çarpışını düşünüyordu. 
Asla merdivenin bitmeyeceğini düşünürken
           Boşlukta kaybolmuş buldu kendisini. 
           Yeni basamaklar yaratmakta olan
           Yeni acılara gebe..
           bir usta..
                      Devinim ustası..





4 Nisan 2015 Cumartesi

Notlar

Yorgun ve yılgın bir surat görüyorum,
aynada siliklik üzerinde bir buğu
geçmişimi izledikçe bulanıklaşan bir perde
rüzgarın ziyaret edemediği bir gün.
rüzgarın işi var.
denizle sevişir. 
dalga boylarınca, 
damlalara ulasan şehvet içerisinde.
Rüzgar ne yapsın beni
bir girse vücudumdan içeri
aydınlanacak ayna.

Ah bir su zerreciği olsam
ah bir tadabilsem rüzgarın sevgisini
o zaman geride kalacak
insanlığın bıraktığı acı
öylesine büyük sevgi denizinde boğulsam..

24 Mart 2015 Salı

Müsvette

Unutacaklarından öte daktilo tıkırtıları vardı hayatında..

Ellerini havada birleştirerek gerilmeye başladı masa başındaki adam. Saatlerce çalışmış, gözleri kan çanağına dönüşmüştü. Elini hemen sağında bulunan tütün tabakasına attı. Uzun zamandır içmiyordu sigara. Zaten bir yazmaya koyuldumu, herşeyi unuturdu. Daktilo tıkırtıları susmayıversin hemen aklı birşeylerle müşgül oluyordu..

Daktilosunu mu yoksa düşüncelerini mi bırakmalıydı bilmiyordu. Bunu düşünmemek için bile yazmaya koyuldu.  Yazılarına başlık koymayı beceremez, başlık koysa yazıya ihanet edeceğini düşünürdü. Sadece yazıları için değildi bu. Sevdiği kadına, sevdiğim demez, onu doğuran kadına anne demezdi. Bu onlara bir bağ olamaz diye düşünüyordu. Çoğu yazısında imla yanlışları, karakter hataları bulunurdu. Asla silemez, düzeltemez ve yenisini yazamazdı. Çünkü o an ne hissediyorsa onu yazmalı onu yaşamalıydı. Daktilosundan dökülen kağıt bomboş çıkardı. Fakat mutluydu. Neye mutlu olduğu bilinmez, kimseye de okutamaz bunları...
Daktilonun mürekkebi hiç beyaz olur muydu?

Kenara bırak onları müsvette değil ki..